Projenin koordinatörü Fulya Giray Türkiye’de sadece kadınların bulunduğu 5 cezaevi olduğunu ve 2000 kadının bu cezaevlerinde kaldığını söyledi.
Çocuklarına dışarıda bakım sağlayamayan annelerin onları yanına aldığını söyleyen Giray orada doğan bir çocuğun 6 yaşına kadar dış dünyayla hiçbir bağlantısının olmadığını belirtti.
Giray bu vahim tabloyu şu sözlerle dile getirdi: “Çocukların oyuncakları, oyun alanları yok. Dışarıya çıktığında ağaçlardan, arabalardan korkan çocuklar var.
Biz projemiz için annelere “annelik becerileri” üzerine eğitim verdik. Anneleri donatmak istedik.”
‘KADIN MAPUSA GİRERSE AİLESİ TARAFINDAN REDDEDİLİYOR” Kadının içeride de dışarıda olduğu kadar hak ihlali yaşadığına değinen Giray sözlerine şöyle devam etti:
“Kadınların ‘mapus olma durumu’ çok trajik sonuçlar doğurabiliyor. Hapisten çıkan kadın ailesi tarafından reddediliyor, çocuklarını göremiyor.”
‘KADINLARIN BİRÇOĞU CİNSEL TACİZ YÜZÜNDEN HAPSE DÜŞMÜŞ’ Çalışma sırasında ekibin karşılaştığı bir başka gerçek de kadınların hapse düşme nedenleri olmuş.
Giray deneyimlerinden yola çıkarak durumu şu sözlerle değerlendirdi: “Cezaevindeki kadınların birçoğu çocukluk döneminde istismar edilmiş, aile içi şiddet gördüğü için hapse düşmüş.”
‘TOPLUMUMUZUN p’İ ENGELLİ KOMŞU İSTEMİYOR’ Görme Özürlüler Derneği’nin “Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu” projesinin koordinatörü Süleyman Akbulut toplantıda bir konuşma yaparak toplumun belli kesimlerinden insanlara “Engellileri nasıl algılıyorsunuz?” sorusunu yönelttiklerini söyledi.
Akbulut aldıkları cevapları şu sözlerle anlattı: “Ayrımcılığı önlemek dediğimiz kavram sadece engellilerin toplumun diğer bireyleriyle aralarında var olan mesafeyi ortadan kaldırmaktır. Bizim projemizin de çıkış noktası budur.
Toplumun yüzde 70’i engelli komşu istemiyor.”
Serebral Palsili Çocuklar Derneği’nin “Bilinçli Aile Engelsiz Çocuk” adlı projesinin koordinatörü Seher Arslan Muş, Bitlis ve Şanlıurfa’da hasta ailelerini ziyaret ettiklerini ve bu ailelerin birçoğunun çocukları oturamıyor diye onlara yatırarak baktıklarını söyledi.
Çocukları yastıklar ve diğer olanaklarla destekleyerek dikey pozisyona geçirdiklerini söyleyen Arslan bilinçli bir ailenin engelli çocuğunu aile hayatının bir parçası haline getirmesi gerektiğini vurguladı.
Arslan şöyle konuştu: “Çocuğunuzun öğretmeni engelli olursa ne hissedersiniz?’ sorusunu yönelttiğimiz insanların yüzde 48’i “tedirgin olacaklarını” ifade etti.
‘İYİLEŞME DEDİĞİMİZ ŞEY HASTANEDE DEĞİL TOPLUMDA OLUR’ Ruh Sağlığında İnsan Hakları Derneği’nin “Psikiyatrik Teşhisli Bireylerin Güçlenmesi ve Karar Mekanizmalarına Katılımı” koordinatörü Can Feyzioğlu Türkiye’de her 5 kişiden 1’inin ruh sağlığı tedavisi gördüğünü söyledi.
Feyzioğlu sözlerine şöyle devam etti: “Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bir hasta konseyi kurduk. Onlardan hastaların yattıkları servislerle ilgili hissettikleri eksiklikleri dile getirmelerini istedik.
Asıl iyileşme dediğimiz şey hastanede değil, toplumda olur.
‘CEZAEVİNDEKİ ÇOCUKLAR GÖRME ENGELLİ ÇOCUKLAR İÇİN KİTAP OKUDU’ Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı Derneği’nin “Engelli Dayanışması ile Engelsiz Gelişim” adlı projesi de toplantıda tanıtılan bir diğer önemli çalışmaydı.
Proje koordinatörü Füsun Dokuzoğuz cezaevinde bulunan 12-18 yaş arası gençlerin görme engelli akranları için kitap okuduğu bir projeye imza attıklarını söyledi.
Cezaevinde tam donanımlı bir ses kayıt kabini kurulduğunu belirten Dokuzoğuz sözlerine şöyle devam etti:
“Tutuklu çocuklara görememeyi anlattık. Onlara projemizden bahsettik. ‘Bizi destekler misiniz?’ diye sorduğumuzda 48 çocuk gönüllü olduklarını ifade etti. Bu çocuklardan bazıları tiyatro sanatçılarından diksiyon dersleri aldı ve görme engelli arkadaşları için kitap okudu.”
Projenin sonunda cezaevinde projeye katılan, katılmayan herkesin körlükle ilgili bir farkındalığı olduğuna dikkat çeken Dokuzoğuz şunları söyledi:
“Projeye katılan herkesin yakın çevreleriyle daha sağlıklı ilişkiler kurduğunu gördük.”
Genç Hayat Vakfı’nın “Yurttan Sesler” adlı projesinin koordinatörü Aslı Şüküroğlu ,se toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’de yaşayan 14-18 yaş arası gençlerin desteğe ihtiyacı olduğunu söyleyerek projelerinde bu yaş aralığındaki genç kızların “seslerini dinlediklerini” söyledi.
Şüküroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Öğrencilerin kaldığı yurtlar onlara sosyal gelişim ve sosyalleşmek için hiçbir alan sunmuyor.
Biz onlara kendi potansiyellerini ortaya koyacak platformlar yarattık. Kız öğrenciler erkeklerle de benzer bir çalışma yapmamızı önerdi. Erkek öğrencilerle de böyle bir çalışma yapacağız.”
‘ŞEHRİN ENGELLİLERDEN HABERİ YOKSA? O ŞEHİR HERKESİN ŞEHRİ OLUR MU?’ Türkiye Gençlik Birliği Derneği “Gördüm, Duydum, Biliyorum” adlı projesiyle “Engelli ve engelsiz genç beyinler arasındaki mesafeyi kapatmayı” hedefledi.
Projenin koordinatörü Elif Serbest toplantıda engelli çocukların çevrelerindeki fiziksel koşullarla ilgili sıkıntı yaşadıklarını vurguladı.
Serbest sözlerine şöyle devam etti: “Engelli gençler tedirgindi. Engelsiz gençlerle bir araya gelemiyorlardı. Amacımız bu iki grubu bir araya getirmekti.
Proje gençleri engelli arkadaşlarıyla buluşturdu. Yaşadıkları şehir herkesin şehri olsun diye, şehrin ruhuna herkes eşit katılsın diye gördüler, duydular, bildiler.”
Üniversitelerde ulaşılan ve projeye destek veren öğrencilerin çalışma sonucunda okullarının engelliler için uygun olup olmadığını test ettiler ve olmadığını gördüler.
Engelsiz öğrenciler yarın mühendis, mimar olacaklar. Onlar tasarladıkları projelerde erişilebilir alanlar yaratacaklar.”
GENÇ KIZLAR İÇİN 'GENÇLİK MASALARI' Trabzon Yaşam Kadın Merkezi Derneği’nin “Bilinçli Genç Mutlu Genç” projesinin koordinatörü Nurper Gürdal ise genç kızlarla temas kurabilmek için okullarda “Gençlik masaları” kurduklarını söyledi.
Genç kızlardan bu masalara istedikleri her konuda yazdıkları mektuplar bırakmalarını isteyen proje ekibi mektupları okullardaki rehber öğretmenlere vererek sorunu olanlara “ulaştıklarını” söyledi.
Gürdal sözlerine şöyle devam etti: “Gençler büyürken aileleriyle konuşamıyorlar. Kız-erkek ayırmadan 14-18 yaş arasındaki gençlerin yaşabileceği her şeyi bir kitapta topladık. Buna onlar için hazırlanmış rehber bir kitap diyebiliriz.”
Kadın Dayanışma Vakfı’nın “Kadın Örgütlerinin Engelli Kadınlarla İlgili Farkındalıklarının Artırılması” projesi de toplantında tanıtılan çalışmalar arasındaydı.
Projenin koordinatörü Aysel Ergün yıllardır kadına şiddet alanında çalışmalar yaptıklarını ve engelli kadınlar konusuna da eğildiklerini belirtti.
İşaret dilini öğrenmeye başladıklarını söyleyen Ergün “Kadın hareketinin engelli kadınların da katılımıyla devam etmesini” hedeflediklerini söyledi.
‘SÜREKLİ DAHA İYİYİ ARAMAK İÇİN BİRBİRİMİZDEN ÖĞRENMEYE DEVAM EDECEĞİZ’ Toplantının açılış konuşmasını yapan Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, kadınların, gençlerin ve engellilerin topluma daha çok katılımını sağlamak amacıyla toplum sivil kuruluşlarına hibe desteği verdiklerini söyledi.
Sabancı sözlerine şöyle devam etti: “Yoksullukla mücadeleden sağlığa, eğitimden çevreye dünyanın en önemli sorunlarına, hibe programlarıyla çözümler üretiliyor.
Sürekli daha iyiyi aramak için birbirimizden öğrenmeye devam edeceğiz’
BILL CLINTON BİZE TEŞEKKÜR ETTİ Sabancı Vakfı’nın desteklediği projelerin sadece ulusal çapta değil uluslararası arenada da dikkat çektiğini belirten Güler Sabancı,
“Geçtiğimiz ay, Clinton Küresel Girişimi tarafından, dünyanın dört bir yanından gelen liderlerin katıldığı özel bir toplantıya davet edildik.
Çocuk Gelinler’e verdiğimiz destekten dolayı, ABD eski Başkanı Bill Clinton Vakfımıza teşekkür etti.
Çocuk Gelinler konusunda küresel bir platform olan ‘Girls Not Brides’ ile ortak çalışmalar yürüteceğiz. Umuyoruz ki bu küresel işbirliğiyle Türkiye’deki kız çocuklarının ‘gelin değil’, ‘kız çocuğu olabilme' hakkını korumaya katkımız olur” dedi.
Yaşamlarının ilk 6 senesini hapishanede yatan annelerinin yanında geçiren çocuklar, hayatın her alanında ayrımcılığın öznesi olabilen engelliler ve gelişim döneminde aile içi şiddete ve tacize maruz kalan genç kızların içinde bulunduğu 60 binin üzerinde insana “dokunan” projeler Ekim Zamanı-Deneyim ve Paylaşım” toplantısı’nda olduğu gibiı paylaşıldıkça toplumu “daha iyi”ye ulaştırmak adına güçlü bir adım oluşturuyor.
|