MANEVİ AĞABEYİM GÜLTEKİN YAZGAN. YAZAN: NECDET TURHAN
UFKUN ÖTESİ
AYLIK SESLİ VE E DERGİ
YIL: 27 SAYI:162 ŞUBAT 2023
MANEVİ AĞABEYİM GÜLTEKİN YAZGAN. YAZAN: NECDET TURHAN
(Renkli enine dikdörtgen fotoğrafta bir evin salonunda kahvaltı masasında oturan iki erkek yer alıyor. Masada yeşil ve beyaz renkte porselen beş kişilik kahvaltı seti açılmış. Sağ tarafta Gültekin Yazgan, üzerinde yeşil bir gömlek sol elinde içerisinde çay dolu olan bir fincan, önünde ise kahvaltıda bulunan hemen hemen her şey var. Gültekin Yazgan’ın hemen solundaki sandalyede Necdet Turhan var. Necdet Turhan’ın üzerinde de yeşil gömlek var. Sol kolunu masaya koymuş, sağ kolunu da onun üzerine koymuş. Fotoğrafın arka planında kocaman aynalı bir yemek konsolu, üzerinde ise beyaz renkte bir örtü, biblo, Gültekin Yazgan’ın gençlik resmi var.)
Bu yazımda başlığın ne olması gerektiğini epeyce düşündüm... İlk defa böyle oluyor, Zorlanıyorum. Diğer yazılarımda karşılaşmadığım bir durum bu. Zira; yaşamı ve yaptıkları itibarıyla değerli bir büyüğümüzden söz etmek istiyorum bu gün sizlere. Zorlanmamda onu tanımış olmanın payı da var muhakkak. Ama ben duygusallığı bir tarafa bırakıp onun gerçekliğini yazacağım. Kahramanımız Gültekin YAZGAN: Doğan CÜCELOĞLU’NUN "Onlar Benim Kahramanım" adlı kitabında Gültekin ağabey ve eşi Tülay hanımın yaşamlarını anlatıyor. Sayın CÜCELOĞLU sözlerine; "Onların yaşamını bilmek Türkiye'yi zenginleştirecekti; buna inanıyordum." diyerek başlamış.
Gültekin abinin de kendi yaşam öyküsünü dile getirdiği bir kitabı var: "Kör Uçuş". Çocukluk çağında görme engelli olan Gültekin abi gerçekliği kabul etmekle birlikte gerçekliğe boyun eğmediğini anlatıyor kitabında.
Her 2side etkileyici, okunması gereken kitaplar. Okuyanların yaşamlarına bakışlarının pozitif manada değiştiğini biliyorum.
Gültekin abi ileri yaşlarındayken de görme engelliler için fark yaratma çabasını sürdüren bir kişiydi. Üretme, kendini yenileme karakterine sahipti. Onun bu hasleti sayesinde yollarımız kesişti.
Birbirimizin seslerini ilk kez telefon ahizelerinden duyduk. Arayan Gültekin ağabeydi. Yıl 1997 ya da 1996 olmalı.
Tanışmamıza ve dostluk yıllarımıza değinmeden önce Gültekin abinin yaşamındaki bazı dönüm noktalarından söz etmek istiyorum... Onun ve kuşağı diğer körlerin yaşamları bizlerin tarihsel belgeseli niteliğinde. Bu belgeselin bilhassa genç arkadaşlarca detaylarıyla öğrenilmesinin yararlı olacağı kanaatindeyim. Böylece engelli bireyler olarak sahip oldukları olanakların değerini daha iyi kavrayabilirler. Kendilerinden bir kaç kuşak öncesi görmeyenleri tanımak yaşamlarını daha da anlamlı kılabilir.
1927 de Aydın'da doğan ve 11 yaşında görme yetisini kaybeden Gültekin abi ilk, orta ve lise öğrenimini dışarıdan verdiği sınavlarla tamamlar. 1940'lı yıllarda görme engellilerin eğitimleri çok zor ve sorunludur. Tek gidebilecekleri okul İzmir'de açılmış olan Sağır- Dilsiz ve Körler Müessesesidir. Konunun tuhaf yanı işitme ve görme engellilerin eğitimini amaçlayan bu okul Milli Eğitim Bakanlığı'na değil, Sağlık Bakanlığına bağlıdır ve müdürlüğünü de bir doktor yapmaktadır. Gültekin abi bu okula gitmemekle birlikte, Braille yazısını okulun ünlü öğretmeni Şemsettin GÖRENEL'den aldığı özel derslerde öğrenir. Bilimsel anlamda Türkiye'de körlerin eğitimi Mitat ENÇ ile başlayacaktır. Mitat hocamızın girişimleriyle Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde “Körler Okulu ve Yetiştirme Yurdu” 1951 yılında Ankara'da açılır ve İzmir'deki öğrenciler buraya getirilirler.
Mitat ENÇ hocamızın özel eğitim ve psikoloji bilim dalı alanlarında Cumhuriyet Türkiye'sine olan katkılarını farklı bir yazıda uzun uzun anlatmak gerekiyor. Ancak; nasıl bir bilim ve icraat insanı olduğu hakkında fikir vermesi için kurduğu ve müdürlüğünü yaptığı Körler Okulunda Evli olmasına rağmen yatıp kalktığını, belirtmek, körlerin eğitimine olan özen ve özverisine dikkat çekmek isterim.
Gültekin abi de 1952 yılında Hukuk Fakültesi'ni başarıyla bitirmesi ardından Ankara’daki Körler Okulu’nda öğretmenlik yapmış, Türkiye'ye özel eğitimi getiren değerli büyüğümüz Mitat Enç ile ülkemizin ilk Görme engelliler örgütü "Altı Nokta Körler Derneği"ni kurmuştur. Derneğe altı noktanın isim olarak verilmesi o dönem Türkiye'sindeki körlerin sosyal, kültürel ve eğitim alanlarındaki yoksulluklarıyla yakından ilgilidir. Braille alfabesini oluşturan altı nokta çağrışımıyla körlerin aydınlatılması, okur - yazar ve meslek sahibi yapılması amaçlanmaktadır.
Yazgan ailesi 1960 yılında Ankara'dan İzmir'e taşınıyor... Gültekin abi İzmir'deki yaşamında da avukatlığını ve akşam ticaret lisesinde öğretmenliğini sürdürüyor ve bir taraftan da Ticaret Liselerinde okutulan "Ticaret Hukuku" kitaplarını hazırlıyor.
Onun sesini ilk kez telefonda işittiğimi söylemiştim. Beni telefonla arama sebebi demode olan daktilo yerine bilgisayar kullanmak arzusuydu. Böylelikle Ticaret Liselerinde okutulan hukuk kitaplarını hem kolayca güncellemeyi hem de planladığı diğer kitapları bilgisayarda daha kolay yazabilmeyi hedefliyordu.
Ablam Nazile Turhan ile kaldığımız Bursa Nilüfer semtindeki evimizin eski tip ahizeli telefonu çalıyor... Açıyorum; karşımda güzel bir Türkçe ile tane tane konuşan ve yaşlı olduğunu tahmin ettiğim bir ses. İsmini ve görme engelli olduğunu söyledikten sonra "Siz sesli bilgisayar kullanıyormuşsunuz. Kısa bir süre önce Ankara’daydım. Altı Nokta Genel Merkezi'nde sizin isminizi ve telefonunuzu verdiler," diyor. "Nasıl bilgisayar kullanıyorsunuz, bu programı pek bilen yok, neler yapabiliyorsunuz?" diye soruyor. Masa üstü bilgisayarımdaki sesli sistemi ve bir görme engelli olarak neler yapabildiğimi anlatıyorum.
(Renkli enine dikdörtgen fotoğrafta, fotoğrafın sağ tarafında, Gültekin Yazgan, sol tarafında ise Necdet Turhan yer alıyor. Bir oda içerisinde çekilen fotoğrafta Necdet Turhan sol elini beline koymuş sağ eliyle ise, Gültekin Yazgan’ın koluna girmiş. Her ikisinin de yüzlerinde hafif bir tebessüm var. Sol tarafta bulunan Necdet Turhan’ın üzerinde beyaz bir tişört, gözlerinde ise güneş gözlüğü var. Gültekin Yazgan’ın ise; üzerinde mavi renkte bir gömlek var. Sadece bel kısımlarından yukarısı kadraja girmiş. Fotoğrafın arka planında ise odada yer alabilecek, gömme bir dolap, bilgisayar sandalyesi, fort manto üzerine mont çanta ve benzeri şeyler asılmış. Kahverengi bir orta sehpa üzerinde kahve fincanları duvarda ise, panoya asılı beyaz renkte A4 kâğıtları asılı.)
Bursa'da olduğum için İstanbul - İzmir seyahatleri esnasında bize de uğrayabileceklerini ifade ediyor. Vedalaşıp telefonu kapatırken soruyorum; "Pardon, siz kaç yaşındasınız?" Gültekin Ağabey gülüyor ve "Ben bir dedeyim" diyor. Bu tanışma ardından gelen ve Gültekin abinin vefatı olan 2012 yılına değin uzanan 15 yıllık dostluk sürecimiz, Gültekin Yazgan'ı manevi ağabey olarak gönülden benimseyişim. Eşi Tülay Yazgan'ın kullandığı araç ile çocukları Yankı Yazgan ve ailesini ziyaretleri sonrası İstanbul dönüşlerinde İzmir'e geçerken bize uğramaları, HAL ekran okuyucu programıyla kullandığım bilgisayarımda ona yaptığım bilgilendirmeler, sunumlar ve ablam Nazile Turhan'ın özenle hazırladığı ikramlar eşliğinde salondaki büyük masa başındaki çay sohbetlerimiz.
Bazen duygulanarak o masada oturuyor ve “Gültekin abi ile burada sohbetler etmiştik” diye aklımdan geçiriyorum. Sohbetlerimiz çoğunlukla ülke ve görmeyenlerin sorunları üzerine olurdu. Bursa Nilüfer Belediyesi'nde Engelliler Danışma Masası sorunlusu olduğum günler Gültekin abi yaptıklarımı, ilgilendiğim engellileri sorar, bende çalışmalarımı ona anlatırdım. Dikkatle dinler, yalın ve rasyonel konuşma tarzıyla değerlendirmeler yapardı. Onun değerlendirmelerinden hareketle yönlendirdiğim çalışmalarım olmuştur.
Gültekin abinin bir televizyon programında: “Güzel günlerimiz oldu." diyerek söz ettiği Tülay YAZGAN ile 53 yıl süren evliliklerinden iki çocukları var, Yankı ve Çağrı YAZGAN. Her 2side alanlarında Profesör Unvanlarına sahipler.
Daha öncede belirttiğim gibi Gültekin abi üretme motivasyonu yüksek bir kişiydi.
Bu özelliğinin etkisiyle ileri yaşlarında “Yıllarca yüreğimde besledim” dediği hayalini gerçeğe dönüştürdü ve 77 yaşında İzmir'de Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı'nı eşi Tülay Yazgan ve çevresindeki dostlarıyla 2003 yılında kurarak biz görme engellilere miras bıraktı.
TÜRGÖK hayalini beslemeye başlaması çocukluk yıllarında okuduğu İngilizce kabartma kitaplara değin uzanıyor. Gültekin Ağabey yıllarca düzenli olarak kendisine Braille kitap gönderen British Royal Blinds Library’yi 1955 yılında ziyaret etmiş ve TÜRGÖK hayalini daha da pekiştirmiştir.
Nurlar içinde olsun. Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş. Gültekin ağabeyimizde bizlere pek çok hoş seda bırakarak aramızdan ayrıldı.
2014 yılında ekip arkadaşlarım; Nevzat ÖNTAŞ, Doğan ÇÖMEZ, İlker TÜNAY ve Hakan İNANOĞLU ile gerçekleştirdiğimiz Colorado 4280m Sherman tırmanışında Gültekin abinin portresini taşımaktan ve zirvede açmaktan büyük onur duydum.
Anısına sevgi ve saygıyla.